Hüseyin Çağlayan'ın İMA'da katıldığı panel'den notlar!

Hüseyin Çağlayan'ın 1994-2010 yılları arasında ürettiği moda koleksiyonlarını, sanat ve film projelerini bir araya getiren sergisi bugünden itibaren İstanbul Modern'de ve bu sabah Çağlayan İMA'da bir panele katıldı. Panelde Ece Sükan'ın ve ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölüm Başkanı Gülay Hasdoğan 'ın sorularını cevapladı.

huseyin caglayan 1

Style Tricks'i Twitter'dan takip edenlerle, panelde söylenen bir çok önemli şeyi paylaştım. Ayrıca notlar da aldım yani hem dinledim hem sizin için çalıştım :) ve daha detaylı da burada yazmak istedim çünkü bana kalırsa öğrenilecek, ilham alınacak ve zaman zaman dönüp bakılacak çok şey var...

Ulca not

Öncelikle Hüseyin Çağlayan'ın son derece içten ve sabırla verdiği cevaplar çok hoşuma gitti. Fikirlerini, bakış açısını sanat ve tasarım aracılığıyla bu kadar iyi ifade edebilen birinin bunları aynı zamanda sözlü olarak da (hem de çok iyi konuşmadığını düşündüğü bir dilde) gayet net bir şekilde anlatabiliyor olması bence çok güzel ve önemli bir şey...

İşte panelde konuşulanlardan derlediğim notlar,
  • Çağlayan, moda tasarımı okuyan öğrencilere en önemli şeyin önce kim olduklarını anlamaları ve okurken eğlenmeleri olduğunu hata yapmaktan korkmamaları gerektiğini, hata yaparak öğreneceklerini anlattı.
  • Moda dünyasının dışarıdan göründüğü gibi ''Glamorous'' (büyüleyici) olmadığını, hayatlarının büyük bir kısmının İtalya'da fabrikalarda kötü yemekler yiyerek geçtiğini söyledi. İtalyan kadınlarından da etkilendiğini, sırf onlarla sohbet edebilmek için İtalyanca öğrendiğinden bahsetti :)
  • Tasarımlarında her zaman farklı disiplinlerden etkilendiğinden sıkça bahsedildi. Öğrencilik yıllarında bir çok hocasının moda yerine sanat okumasını önerdiklerini ama onun tasarımı insan vücudu üzerinde görmezse eksik kalacağını düşündüğünü söyledi.
  • Mezunu olduğu Central St. Martins'den de çok bahsetti. Okullarında hemen hemen hiç faaliyet olmadığını ama seçilen öğrencilerin birbirinden çok farklı olduklarını ve bu farklılıklardan nasıl beslendiklerini anlattı. 
  • Eskiden St. Martins'de disiplinler arası iletişimin daha çok olduğunu, şimdi ise bunun ortadan kalktığını, disiplinlerin birbirinden net bir şekilde ayrıldığını ve bunun dezavantaj olduğunu anlattı.
  • Okullarından mezun olan herkesin star olmasının beklendiğini ama önemli olanın star olmak değil, yaptığı işe saygı duymak ve ondan zevk almak olduğunun üzerinde durdu...
  • Tasarımlarında hem fikir hem estetiğin bir arada olduğunu anlattı. Kimsenin koleksiyonun çıkış noktasını, hikayesini bilmesini beklemediğini, sadece beğendikleri için de tasarımlarının giyilebileceğinden bahsetti.
  • Tasarımcı olarak sadece çizimi yapıp vererek, emirler yağdırarak bu işin yapılamayacağını, kalıp, dikiş... gibi tüm üretim süreçlerini bilmenin çok önemli olduğunu anlattı.
  • Bazı kişilerin çevrelerini kullanarak başarılı olacaklarını düşündüklerini ama kendisinin yapılan iş iyiyse o kişinin kapısının mutlaka çalınacağına inandığını söyledi.
  • İnsan gözünün, geleneksel, alıştığı proporsiyonları görmeyi beklediğini ve bunları daha çok beğendiğini söyledi. Kendisinin de yerçekimi dengesine önem verdiğinden bahsetti.
  • En başarılı bulduğu tasarımcıların kişisel işler yapan, içgüdüleriyle tasarlayanlar olduğunu söyledi, örneğin bir kadın tasarımcının kendi giymek isteyeceği tasarımlar yapması gibi. 
  • Modanın artık tamamen pazarlamadan ibaret olduğunu, yaratıcılığın eskisi kadar değer görmediğinden bahsetti. 
  • Moda editörlerinin onunla sohbet etmekten keyif aldığını çünkü hep yeni şeyler söyleme arayışında olduğunu, tasarımlarının hem kavramsal hem estetik yönüne aynı ölçüde önem verdiğini anlattı.
  • Okumayı çok sevdiğini, küçüklüğünden beri hep çok meraklı olduğunu, öğrenme hevesinin hiç bitmediğinden bahsetti.
  • Türkiye'nin tezatlıklarından etkilendiğini, Avrupa ülkelerinin uzun yıllardır tarihleriyle uğraştıklarını, artık oradan çıkarılacak birşey kalmadığını anlattı. İstanbul, Sao Paulo gibi şehirlerin bu anlamda çok şanslı olduğunu çünkü geleceğe baktıklarını söyledi. 
  • Türkiye'de modaya karşı duyulan heyecanın çok olumlu olduğunu, yatırımların da varolduğunu ama işi bilen kişilerle yeterince dialoga geçilmediğini düşündüğünü anlattı. 
  • Türkçesinin iyi olmadığını ama iyi bir iletişimci olduğuna inandığını söyledi.
ve bana kalırsa panelden motto olabilecek güzellikte üç söz,

ece huseyin


''Gelecek, kimliksizdir!''

''Klişeler kötü değildir, klişe olmalarının bir sebebi vardır!''

''Bir çok insan eklemeyi bilir, azaltmayı bilmez!''

Bu güzel organizasyon için de ayrıca benim de okulum olan İMA'ya çok teşekkür ederim.

(fotograflar: Ozlem Ucuncuoglu)

3 yorum:

DB JUNK dedi ki...

Ne güzel özetlemişsin teşekkürler:)

LâLz FaShioN dedi ki...

harikasın valla gitmiş kadar oldummm =) çoooook teşekkürler

Adsız dedi ki...

Bu paneli bizimle paylaştığın için teşekkürler =)

Related Posts with Thumbnails