BY RETRO - 2

Geçenlerde By Retro ilgili yazdığım yazı da iki ayrıntıdan bahsetmediğimi farkettim.

Birincisi eski kıyafetlerinizi götürdüğünüzde alabiliyorlar! Akılda bulundurulması gereken bir bilgi bence!

İkincisi ise Jose isimli çok şeker, ispanyol bir moda tasarımcıları var. Yıllardır Türkiye'de yaşıyor ve güzel Türkçe konuşuyor. Kendisi de kişiye özel abiye tasarım yapıyormuş! Bence oradaki ruhla çok güzel tuvaletler çıkabilir...

Fırsattan istifade birkaç foto daha ekliyorum :)


 

TOPUK SESLERİNİ DUYUYOR MUSUNUZ?



Duyuyor olmalısınız çünkü 1 mevsim sonra aramızdalar!
Geldiklerinde ne yapacağız bilmiyorum :)

BY RETRO

Geçenlerde Suriye Pasajı'nın içinde bulunan By Retro'ya gittim.

By Retro çok ünlü ve dev bir ikinci el mağazası! 900 küsür metrekare, ne kadar dev olduğunu düşünün siz artık! Zaten dünyadaki ikinci en büyük ikinci el mağazasıymış, birinci ise şaşırmayacaksınız Amerika'daymış.

Sahibi Hakan Vardar 15 yıldır bu işi yapıyormuş, mağazada abisi vardı. Hatırla Sevgili, Avrupa Yakası gibi bir sürü diziye de sponsor olmuşlar.

Mağazada 20'li yıllardan 80'lere kadar uzanan geniş bir döneme ait yüzlerce kıyafet var. Elbiselerden çok beğendiklerim oldu, ayrıca deri ürün de oldukça fazla...Vintage ve retro ikinci el kıyafetlerin bir çoğunu çok beğeniyorum, başka kimsede olmaması fikrini seviyorum ama Başak burcu olmanın bir etkisi var mıdır bilmem, alıp giymişliğim yoktur henüz...


En çok hoşuma giden ayrıntı ise mağazada çalan müzikler oldu, eski Türk sanat müziği şarkıları çalınıyor genelde ve kendinizi o elbiselerin giyildiği dönemlerde hissediyorsunuz sanki... Gerçekten çok keyifli, çıkmak istemiyorsunuz resmen mağazadan...

Uzatmadan sizi çektiğim fotoğraflarla baş başa bırakıyorum...





















YENİ OYUNCAĞIM!



Çok direndim! Başta hiç beğenmedim! Kullanışsız dedim, çok büyük dedim, ne gerek var dedim...
Ama sonunda bu aletin sunduğu sonsuz dünyaya karşı koyamadım :)
Halen keşfetme aşamasındayım ama sağ alttaki logoya dikkatinizi çekerim ;)

DÜNYANIN EN GÜZEL İŞİ!



Gazetelerin haftasonu eklerini okumayı pek severim. Bugün de Hürriyet İK ekinde bu habere rastladım.

Dünyanın en iyi ikinci işi deniyor ama bence en iyisi olabilir! (ilki Queensland adasında bekçilik işi imiş!) Internatıonal Shopping Consultant oluyorsunuz. 1 ay boyunca Paris, Londra, Milan, New York gibi 7 şehri gezip 10.000 Euro bütçe ile alışveriş yapıyorsunuz. Herşeyi de blogunuzda anlatıyorsunuz! 5000 Euro maaş da cabası!

Aklıma gelen ilk soru aldıklarım benim mi olacak? oldu ama sanırım maalesef olmuyor :(

Başvurmak isteyenler burayı tıklayabilir. Bol şans :)

1 DAKİKADA NECK WARMER!



Biliyorsunuz bu sezon her yerde boyunluklar var! Neck Warmer, Snood, Boyunluk ne demek isterseniz...

Bu da benim eski bir şalı kurdelelerle birleştirmek sureti ile yaptığım boyunluk! Bence oldukça sevimli oldu ve en güzeli 1 dakikadan az sürdü yapması! Üstelik istenirse ilerde tekrar şala dönüşebilir!

Siz de beğendiyseniz hemen eski şalları çıkarın ortaya :)


KAŞMİR



Kaşmir'in çok kaliteli, pahalı ve lüks sembolü olduğunu biliyoruz. Peki ona bu özellikleri kazandıran ne bilmek ister misiniz?

1. Kaşmir yünü, Kaşmir keçisinde elde ediliyor. Bu keçiler Moğolistan, İran, Afganistan ve Himalayalar gibi ülkelerde, 5000 metreye varan yüksekliklerde yaşıyorlar. Bu zorlu şartlara uyum sağlayabilmeleri için ise olağanüstü kalitede tüyleri var... Parlak, yumuşak ve esnek!

2. Bu hayvanlar kırkılmıyorlar, kıl değiştirme dönemlerinde sakal ve alın kılları seçiliyor renklerine göre ayırılıyor. Doğal renkleri gri, kahverengi ve beyaz.

Yani hayvan başına verim çok çok az ve bu da fiyatının yüksek olmasındaki en büyük etken! Tabii ki kaşmirin de kendi içinde daha az veya çok kaliteli olanları var. İyi bir kaşmirin etiketinde 100% Kaşmir ibaresi bulunmalı. Kaşmir farklı yünlerle karıştıtılarak da yoğun olarak kullanılıyor. İyi bir kaşmir yıllarca dayanıyor ve görüntüsünden hiçbir şey kaybetmiyor....

Bu kış klasik, siyah kaşmir bir hırka almak istiyorum. Böyle bir yatırım için de indirimi beklemek gerek diye düşünüyorum! Nereden alacağımı henüz bilmiyorum ama BCBG'nin yeni çıkan koleksiyonu ilgimi çekti, bakmaya değer...





COCO BEFORE CHANEL







Bu filmi özellikle sinemada izlemek istedim o yüzden de bugün vizyona girer girmez iş çıkışı arkadaşımla birlikte gittik....

Chanel'in hayatının ağırlıklı olarak çok başarılı olmadan önceki kısmını anlatıyor... Ana teması moda olan bir film değil kesinlikle ama Chanel'in moda dünyasına kazandırdığı birçok şeyi de filmde görmek çok keyifliydi! Neler mi onlar, hemen anlatayım,

1. Siyah elbise tasarlayan ilk modacı olması.
O dönemde kadınların giyimleri daha çok pastel tonlarında. Chanel ise siyahın kadınların üstünde görülmediği bir dönemde bir davete kendi diktiği siyah elbiseyle katılıyor...

2. Döneme ait tüm modelleri sadeleştirmesi. Kadınların günlük rahat kullanabileceği tasarımlar yapması.
Yine o döneme ait kadın kıyafetleri inanılmaz abartılı ve süslü, Chanel hiçbir zaman bu tarzı sevmiyor ve benimsemiyor. Filmin birçok yerinde zaten bunu dile getiriyor...

3. Jarse kumaşı kullanan ilk modacı olması.
Filmde Chanel erkek arkadaşının getirdiği kumaşın ne olduğunu soruyor ve jarse olduğunu öğreniyor...

4. Kadınlara pantolon giydiren ilk modacı olması.
Filmde kendisi çoğu sahnede pantolon giyiyor ve erkek çocuğu gibi giyindiği için dalga geçiliyor... O dönem kadın giyiminde pantolonun hiç yeri yok...

Beni en çok etkileyen kısım şuanda bize zamansız ve klasik gelen her parçanın o dönemde aslında ne kadar farklı olduğunu görmek oldu! Bu arada efsanevi Chanel ceketi diktiği sahne de eksik değildi... :)

Beni şaşırtan tek şey Chanel'in modaya herhangi bir tutkusu olmadığını görmek oldu açıkçası. Şapka tasarımı yapmayı seviyor ve öyle başlıyor zaten ama küçüklüğünden bu yana dikiş dikmesine rağmen bu ona heyecan veriyormuş gibi gözükmüyor pek... Daha çok sahnede bir kariyerin peşinde...Erkek arkadaşını kaybettikten sonra daha çok vakit ayırdığı bir şey moda...

Sanırım en büyük özelliği kendine has özel bir tarzı olması ve bu tarzı yarattığı herşeye çok güzel bir şekilde yansıtması...

Coco Chanel'in herşeyi özetleyen sözünü de desteklemiyor mu bu zaten, "Moda Geçer, Stil Kalır!"

CARPISA


Uzun zamandir sizinle tanıştırmak istediğim bir kaplumbağa var! Carpisa! :)

Uzuuun zaman önce İtalya seyahatimizde keşfettiğim çanta markası. Paskalya sırasında orada olduğumuz için tüm mağazaların kapalı olması sebebiyle yeterince alışveriş yapamamış olmanın verdiği psikolojiyle Roma havaalanında karşıma çıktı Carpisa!

Fiyatları inanılmaz uygun, modelleri çok güzel, kalite için ise biraz dikkatli olmak lazım!

İtalya'da 500 dünya çapında ise sadece 20 mağazası var. Modellerine buradan bakabilirsiniz. Yurtdışında rastlarsanız bence bir girip bakın, hediye almak için de ayrıca ideal ;)

THE SEPTEMBER ISSUE




Bugün The September Issue'yu izledim! Hatırlatmak gerekirse Amerikan Vogue dergisinin Eylül sayısının Anna Wintour liderliğinde hazırlanışını anlatan belgesel...

Yapılan moda çekimlerinin arka planını izlemek,Vogue ofislerini yakından görmek, hummalı çalışmalara tanık olmak gerçekten ilham verici! Ama tüm bu işleri yaparken bir de başımızda şu kadın olmasa ne güzel olur ifadesi tüm çalışanların yüzünde rahatlıkla okunuyor. Dalkavukları hariç tabii ki :)

Anna Wintour ile ilgili daha önce hayatını anlatan bir kitap okumuştum  ve burada paylaşmıştım. Bu kitabın üzerine film resmi tamamladı sanki...

Derginin her bir sayfasında neyin yer alıp neyin almayacağına kesinlikle o karar veriyor, diğerlerinin düşünceleri onu ikna etmeye asla yetmiyor. Filmde birçok çalışanı nasıl bozduğunu rahatlıkla görebiliyoruz, herkes birazcık duruma alışmış gibi... Öbür türlü çalışamazlar sanırım orada... :)

Belgeselin ikinci başrol oyuncusu ise Grace Coddington, derginin Yaratıcı Direktörü. Özet bilgi vermek gerekirse moda kariyerine Londra'da manken olarak başlamış, geçirdiği kaza sonucu mankenliği bırakıp İngiliz Vogue'da Jr. Moda Editörü olarak devam etmiş, uzun yıllar İngiliz Vogue'da çalışmış, son 20 yıldan fazladır da Amerikan Vogue'da çalışan tam anlamıyla bir duayen!  Büyük bir kısımda Anna ile anlaşmazlıkları işleniyor ama daha çok Grace'in Anna ile anlaşmazlıkları diyebiliriz. Bir tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış durumu var :) Anna'ya karşı fikirlerini sonuna kadar sabunmaktan korkmayan ten Vogue çalışanı diyebiliriz. Bir şekilde birlikte çalışmaya alışmışlar... Belgeselin sonunda Anna'nın, Grace'in dahi olduğunu söylediği bölüm ise çekişmenin bitiş noktası gibi...

Filmin en güldüren kısmı ise Andre Leon Talley'nin Anna'nın teşvikiyle kilo vermek için tenis oynadığı sahneydi. Boynunda LV plaj havlusu, parmağında kocaman yüzüklerle... :)

Herşey bir yana tarafsız bir şekilde bakıldığında esasında Anna çok ciddiye alarak sadece işini yapıyor! Söylediği birçok şey kabalıktan ziyade çok direk ve net fakat malum ününden dolayı kulağa kötü niyetli geliyor! Karar vermedeki hızı ve hırsı, mükemmeliyetçiliği hayran bırakıyor...
Related Posts with Thumbnails